Kategori: Genel
BOZKIR’IN DON KİŞOT’U
“Herkesin kendine göre bir zevki vardır. Kimileri bahçeyle uğraşmak, çiçek yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır” der büyük Atatürk öğretmenlik mesleği için..
Bu ay size bu özellikleri bünyesinde fazlasıyla barındıran bir insandan bahsedeceğim. Üstelik kendisi Atatürk’ ün deyimiyle yıllardır adam yetiştirmekle kalmadı kalktı bir de Bozkır’ın ortasında kocaman bir orman yarattı..
Konunun kahramanı emekli bir eğitimci; Rahim Demirbaş.
Rahim Hoca çiftçi bir ailenin çocuğu olarak 1940 yılında Konya’nın Ereğli ilçesine bağlı Beyören Köyü‘nde dünyaya gelmiş. 9 yaşında okumayı öğrenmiş. 16 yaşına kadar köyüne okul yapılmayınca haliyle okulla tanışması da geç olmuş. İlkokulu dışarıdan bitirmiş. Daha sonra ortaokul ve liseyi öğretmen okullarında tamamlayıp oradan da Fen Fakültesi Matematik bölümüne gitmiş. Türkiye’nin pek çok yerinde öğretmenlik yapmış. Emekli olunca da bir müddet dersanecilikle uğraşmış emektar bir eğitimci.
Kendisi fakülteye hazırlandığım yıllarda benim de Matematik öğretmenimdi. Kendine has bir ders öğretme tekniği vardı. Matematiği öğrencileri için korkulu rüya olmaktan çıkarıp bir zevk haline dönüştüren eğitimcilerden birisiydi. Öğrencisinin halet-i ruhiyesini gözünden anlar baktı ki motivasyonları düşüyor, hemen o kendine has ve zekice espri yöntemini kullanır, dersin havasını bir anda başka bir boyuta taşırdı. Dolayısıyla öğrencileri onun derslerini hevesle bekler hiç kaçırmazlardı.
Bunun yanında çok çalışkan ve mücadeleci, asla pes etmeyen bir kişilikti. Hal böyle olunca öğrencilerine dersin yanında kattığı başka değerler de olurdu. En önemli telkini ise “hayal kurun” cümlesiydi. Hiç unutmam! Önce hayal kurun sonra onu gerçekleştirmenin bir yolunu bulursunuz. Yoksa hayatınız sonu gelmeyen boş bir kuyuya düşmek gibi olur derdi.
Kuyu’nun arkasındaki güç
Türkiye geçtiğimiz günlerde harika bir kurtuluş öyküsüne tanık oldu. Son zamanlarda ülkede dalga dalga yayılan umutsuzluğa da bir nevi ilaç gibi geldi bu öykü.
Öykünün adı: “Kuyu”idi.
Yavru bir kangal köpeğinin insanın giremeyeceği 30 cm çapında 70 metre derinliğinde bir sondaj çukuruna düşmesiyle başladı her şey. 10 günlük bu esaret sırasında pek çok insan bu masum yavruyu kurtarmak için adeta seferber oldu. Sivil toplum kuruluşlarından, itfaiyelere, yerel yönetimlerden, madencilere, gönüllülere kadar herkes kuyu için tek yürek oldu. Yüzlerce insanın kulağı kuyudan gelecek habere kilitlendi. Sosyal ağlarda konuyla alakalı paylaşım rekoru kırıldı.Son zamanlarda kutuplaşma ve umutsuzluk rüzgarlarının estiği ülkede küçücük bir köpeğin mutlu sonu insanlarımıza ilaç gibi geldi.
Türkiye böyledir işte. Her zaman farklı dinamikleri içerisinde barındırmayı başaran bir ülke olmuştur. Bizi biz yapan değerlerin başında gelir bu özellik. Gerek jeopolitik yapısı gerekse insanımıza özgü özelliğinden midir bilinmez farklı bir tılsım taşır üzerinde adı konulamayan. Bundan dolayı tam her şey bitti dediğiniz, umutsuzluğun diplerde olduğu bir anda bir kıvılcım etrafınızı aydınlatmaya, umutlarınızı yeniden yeşertmeye yeter de artar bile. Bu defa ki kıvılcım da küçük bir köpek yavrusundan geldi.
Nitekim Kuyu da on günlük bir esaretten sonra kurtarıldı ve kaldığı yerden hayata devam dedi.
İŞSİZ GENÇLER VE ÇIKIŞ YOLLARI
Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) işsizlik rakamlarını açıkladı. Rakamların boyutu korkunç.
İşsizlik rakamları 7 yılın zirvesine yerleşti.
Verilere şöyle bir baktığımızda gençlerin geleceğine dair endişeye kapılmamak mümkün değil.
Gelin birlikte rakamlara bakalım ve incelemeye çalışalım:
TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 yaş ve yukarısında işsiz sayısı geçen sene yüzde 10,5 iken 2016 Ekim döneminde yüzde 11,8 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 1.5 puanlık artış ile yüzde 14.1’e yükselirken, 15 ile 24 yaş arasındaki genç nüfustaki işsizlik oranı 1.9 puan artarak yüzde 21.2 oldu.
Bir yıl içerisinde işsizler ordusuna 500 bin kişi daha katıldı ve rakam 3 milyon 647 bine çıktı. Sonuçlar bize ülkede her beş kişiden birisinin işsiz olduğunu gösteriyor.
İstihdam edilenlerin sayısı 2016 yılı ekim döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 411 bin kişi artarak 27 milyon 267 bin kişi olurken, istihdam oranı ise değişim göstermeyerek yüzde 46,2 olarak gerçekleşti.
Üzüntü verici olan bir başka boyut ise tarımdaki işsizlik rakamları.
Tarım sektöründe çalışan sayısı 168 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörde çalışan sayısı 579 bin kişi arttı. Bu da demek oluyor ki tarımda kan kaybı devam ediyor. Çiftçi her geçen gün Anadolu’nun bereketli topraklarından elini çekiyor. Hal böyle olunca gençlerde de tarıma ilgi yok denecek kadar azalıyor. Çünkü tarım sektöründe yaşanan olumsuz gelişmeler onları umutsuzluğa itiyor. Eline çapayı alan, bin bir güçlükle toprağını işleyen atalarının yaşadığı hüsran haliyle gençlerin tarıma bakışını da etkiliyor. Üstelik son günlerde tarım sektörüne dair alınan olumsuz kararlar da onların bu umutsuzluğunu destekler nitelikte.
2018’den itibaren tohumların sertifikalı olacağının açıklanması küçük üreticinin alın terine darbe indirirken, yurt dışından buğday ithal edileceğine dair açıklamada bir başka hayal kırıklığı yaşattı. Bunun üzerine bir de yurt dışından 570 bin baş hayvan ithal edileceği ne dair yapılan açıklama çiftçiyi kara kara düşündürmeye yetti. Hal böyle olunca karşısında bu tür örnekleri gören gençlik haliyle tarım konusunda çekimser kalıyor.
Bu nedenle çoğunluk ilk etapta kendileri için en kolay çözüm gibi görünen asgari ücret+ SGK güvencesi olan bir iş bulma isteğine kapılıyor.
Halbuki asgari ücrette de durum pek parlak değil. Doların alıp başını gittiği bir ortamda doğal olarak yeni asgari ücretin alım gücünde de geçen seneye oranla bariz azalış var. Zira dolar kurunun 2,96 olduğu geçen sene 1303,99 TL olan asgari ücret 439$ ediyordu.Benim bu yazıyı yazdığım saatlerde ise dolar kuru 3,79 idi. Dolayısıyla bu sene 1404 TL olarak açıklanan yeni asgari ücretin değeri de bu durumda 370$ ediyor.
Ekonomi alanındaki hesaplamalarda halk genelde paranın rakamsal değerine bakar ve ona göre yorum yapar.Yani bu durumda yeni asgari ücret rakamsal olarak geçen seneye göre fazla göründüğü için değer artmış olarak algılanır.Bu da siyasilerin işine gelir.
Oysa biz iktisatçılar için durum farklıdır.Zira iktisatçılar paranın rakamsal değeri yerine alım gücüne bakarlar ve o doğrultuda yorum yaparlar.Dolayısıyla geçen seneki ve bu seneki asgari ücret karşılaştırıldığında asgari ücretle geçinen halk kitlesinin zararda olduğu çok net ortada.
Yani durum vahim. Büyümesi duran ekonomi, artan enflasyon ve hızla artan işsizlik. Türkiye artık tam anlamıyla krizin tam ortasında. Bütün bunlara rağmen bir ışık yok değil. Türkiye bulunduğu coğrafi konum itibariyle her zaman albenisi olan bir ülke konumunda olmuştur. En zor zamanlarda bile ekonominin çarkları dönmüştür. Üstelik elinde çok büyük bir gençlik potansiyeli var. Bu potansiyeli doğrultusunda girişimcilik konusunda dünyadaki cazibe merkezlerinden de birisi aslında. İşte bu potansiyeli ekonomiye üretim olarak kazandırabilmek krizi avantaja çevirmek adına önemli etkenlerden birisi.
Bu avantajı kullanmanın yoluysa gençlerin üretime katılmasından geçiyor.Dünyada su, tohum, enerji ve teknolojinin önemi gittikçe artıyor ve bu yönde üretimde bulunan ülkeler en zor zamanları dahi kolaylıkla aşabiliyorlar. Dolayısıyla gerek tarımsal alanda gerekse teknolojik alanda hali hazırda ki işsiz gençlerin ve kadınların girişim fikrini düşünmeleri ülke adına olumlu bir avantaj sağlayabilir.
İşsizliğin en yoğun olduğu yaş grubu 15-24 yaş gurubu.Bu yaş grubu aynı zamanda gençlik enerjisinin zirvede olduğu, deyim yerindeyse gençlerin tuttuklarını koparacakları yaş dönemi.
Yaşanan ekonomik olumsuzluklara rağmen umudu yitirmemek ve ne yapmak istediğine karar vermek ilk etapta olması gereken unsur.Bu unsur yola çıkmanın da ilk tetikleyicisi.Bu adımdan dönmemek ve ısrarcı olmak, fırsatları bir bir araştırmayı ve bulmayı sağlıyor.Gerek tarımsal alanda gerekse teknoloji alanında girişimde bulunmak isteyen gençlere devletten tutunda özel sektöre kadar destek ve teşvikler küçükte olsa veriliyor.
Bugün Anadolu’nun 100 bin nüfuslu bir ilçesinde dahi verimli arazisi üzerinde bir Avm yükseliyorsa durup düşünmemiz lazım. değil mi? Gençlerin her şeye rağmen tarıma ilgi göstermeleri bu yönde üretime katılmaları geleceğimiz için çok önemli. Hiç toprağı olmayan ülkeler bile bugün bir şekilde tarım sorununu çözmüş ve ihracatta ABD ile yarışır hale gelmişken bizim dünyada tarımın ilk başladığı Anadolu topraklarını göz göre göre ranta bırakmamız bindiğimiz dalı kesmekten başka bir şey değil.
Bunun yanında bir de 4.üncü sanayi devrimi gerçeği var. Gençlerin teknoloji alanında girişimde bulunmaları kriz kavramını literatürden kaldıracak boyuta ulaşabiliyor.En somut örneklerden birisi pazar değeri 700 milyar $ olan İphone üreticisi APPLE. Bu tür bir girişim için kodlama, yazılım, algoritma bilmek bu konuda en önemli avantaj.Halbuki 15-24 yaş dönemi ise bu bilgilerin sular seller gibi öğrenilebileceği bir dönem.Bu konuda hiçbir sermayesi olmadığı halde basit bir kodlamayla başarıyı yakalayan girişimci örnekleri ülkemizde de mevcut.Bu konuda karar veren gençlerin internet deryasında yapacakları ufak çaplı bir araştırmayla dahi bu örneklerin pek çoğuna ulaşmaları mümkün. Yemek Sepeti, Bi taksi bunlardan sadece bir kaçı.
Peki kodlamayı nasıl öğreneceğiz?diye bir soru akıllara gelebilir. Bu konuda internette basit adımlarla kodlama eğitimi veren siteler mevcut.Bu sitelerden gençler ve çocuklar kadar yetişkinlerde faydalanabiliyor.Bireyi sıkmadan kodlama eğitimini eğlenceli bir hale getirerek kavranmasını sağlayan siteler bunlar.
Önemli olan adım atmaya karar vermek. Her zaman balık istemek yerine balık tutmayı öğrenmek gençlerin dünyaya daha farklı pencereden bakmalarına imkan sağlayacaktır.
Bu ülke hepimizin. Başka gideceğimiz ülke yok. Bu nedenle tribünlerde oturup sürekli eleştirmek, şikayet etmek yerine önce ne yapacağımıza karar vermekle işe başlamak ve çok çalışmaya hazır olmak lazım. Bu karara vardıktan sonra çevreye daha alıcı gözle bakmak, fırsatları kollamak hiç ummadıkları anda yollarının açılmasına sebep olacaktır.
İnanın ki bunu istediğiniz anda hedefinize ulaşmak için fırsatı da eninde sonunda bir şekilde yaratıyorsunuz.
Sonrasında geriye dönüp baktığınızda geldiğiniz noktaya siz bile inanamayacaksınız.
GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE MÜMKÜN
Son günlerde ülkemizde yaşanan terör olayları nedeniyle yediden yetmişe herkesin moralleri bozuk. Haliyle halk da da bir umutsuzluk ve tükenmişlik hissi hakim .Sokağa çıktığımızda karşınıza gelen her iki kişiden birisi ülkeyi kurtarmakla meşgul. Siyasi yorumlar, siyasetçilere verip veriştirmeler. Hükümetin veya muhalefetin çizgisi üzerine yapılan yorumlar almış başını gidiyor.Herkes kendince teşhis koymakla meşgul. Oysa iş tedaviye gelince orada bir tutukluluk olduğu aşikar.
Büyüklerin bu yorumlarından en çok etkilenen kitleyse haliyle gençler.
Halbuki toplumda görülen bu hezeyan özellikle gençleri farklı düşünmeye,farklı kurtuluş yolları aramaya,sorgulamaya itmeli.Çünkü en iyi fikirler hep bir kaosun içindeyken çıkar. İnsan bir kaosa düşmeden “ne yapmalıyım?” sorusunu kendine pek sorma gereği duymaz.
NEDEN GİRİŞİMCİ İŞ PLANI YAZAMIYORUZ?
Son yıllarda ülkemizde girişimciliği teşvik etme ve destekleme faaliyetlerinde gözle görülür bir çaba söz konusu.
Gerek özel kurumlarda gerekse Stk’lar ve üniversitelerde uzman kişilerce düzenlenen paneller, seminerlerde bunun bir kanıtı.
Ayrıca devletin de, kendi işinin patronu olmak, işini büyütmek isteyen girişimcilere eğitim, hibe, faizsiz kredi yoluyla çeşitli teşvikler sunduğu da bir gerçek.